Geleneksel zanaatların unutulmaya yüz tuttuğu günümüzde, 75 yaşındaki Durmuş Dede, bu mirası yaşatmak için büyük bir çaba sarf ediyor. Hem el emeği göz nuru eserleriyle hem de bilgi birikimiyle, zanaatın son ustalarından biri olarak adını duyurmayı başaran Durmuş Dede, gençlerin ilgisini çekmek için farklı yöntemler kullanıyor. Zamanın getirdiği teknolojik gelişmelere rağmen, zanaatındaki sadeliği ve özgünlüğü koruma çabası, onun hayat felsefesini oluşturuyor.
1950'li yıllarda, küçük bir köyde başlayan zanaat yolculuğu, Durmuş Dede'nin çocuk yaşta ustalarıyla çalışmaya başlamasıyla dikkat çekti. Aile geleneği olarak aktarılmış olan bu zanaat, onun için sadece bir iş değil, aynı zamanda yaşamının merkezini oluşturdu. Doğayla iç içe geçmiş bir hayat süren Durmuş Dede, daha küçük yaşlarda ağaç ve doğal malzemelerle yaptığı ürünlerle başladığı bu serüveni, yıllar içerisinde geliştirdi.
Özellikle ahşap işçiliği alanında gösterdiği yetenekler, onun sadece yerel değil ulusal düzeyde de anılmasına neden oldu. Zanaatında kullandığı yerel malzemeler, hem onun eserlerinin kalitesini artırmakta hem de doğayı koruma bilincini güçlendirmekte. İleri yaşına rağmen, çalışkanlığı ve azmiyle young generations için bir rol model haline geliyor.
Durmuş Dede'nin en büyük kaygılarından biri, zanaatının gelecekte unutulup gitmesidir. Bu nedenle, genç nesillere ilham vermek amacıyla çeşitli atölyeler düzenliyor. Kendi ustalığına ve deneyimlerine dayanarak öğrendiklerini aktarma çabasındaki Durmuş Dede, gençlerin doğayla olan bağlarını güçlendirmek amacıyla geleneksel yöntemlerle çalışmanın önemine vurgu yapıyor. Katılımcıların el becerilerini geliştirmelerine yardımcı olurken, aynı zamanda onlara zanaatın ruhunu da aşılamaya çalışıyor.
Durmuş Dede’nin bu çabalarının meyvelerini alması, zanaatına olan ilginin artmasıyla kendini gösteriyor. Geleneksel zanaatlara olan talep, yavaş da olsa yeniden yükselmeye başladı. Özellikle, yerel pazarlar ve zanaat fuarları, Durmuş Dede gibi ustaların eserlerine olan ilgiyi artırmakta. Onun hikayesi, sadece bir zanaatkarın serüveni değil, aynı zamanda geleneksel sanatların kalitesizleşmesine karşı bir başkaldırı.
İnanılmaz bir yaşam öyküsüne sahip olan Durmuş Dede, her bir eserinde sadece bir ürün değil, bir anı ve yaşam deneyimini de yansıtıyor. Zamanla yarışan bu ustanın hayatı, genç nesillere ilham vermekle kalmayıp, aynı zamanda geleneksel sanatların korunmasına yönelik bir mücadele haline gelmiş durumda.
Sonuç olarak, Durmuş Dede, yalnızca bir zanaat ustası değil; aynı zamanda geleneksel yöntemlerin yaşatılması için bir savaşçı. Ustası olduğu zanaatın yok olmaması için gösterdiği özveri, gelecekte yeni ustaların yetişmesine de kapı aralamakta. Onun hikayesi, zamanın değerini bir kez daha hatırlatıyor ve geleneksel zanaatların ne denli önemli olduğunu ortaya koyuyor.