İstanbul, geçen hafta sonu şehrin kanallarında kaybolan bir gençliğin trajik hikayesine ev sahipliği yaptı. “Metro sörfü” olarak adlandırılan tehlikeli gençlik aktivitesi, birçok genç arasında popüler hale gelmiş olsa da, bu kez korkunç bir sonuçla karşılaştı. 15 yaşındaki bir çocuğun metro raylarına düşerek hayatını kaybetmesi, hem aileyi derin bir yas içinde bırakırken hem de toplumda bu tür tehlikeli aktivitelerin tekrar gözden geçirilmesine neden oldu.
Metro sörfü, gençlerin hareket halindeki metro trenlerinin üstüne çıkarak gerçekleştirdikleri bir aktivitedir. Gençler, trenlerin hızını ve dengesini hissetme arzusuyla bu tehlikeli sporu deneyimlemektedirler. Ancak bu aktivite, birçok tehlikeyi de beraberinde getirir. Hızla hareket eden trenlerin üzerinde bulunmak, düşme veya treni geç kalma ihtimalini artırmaktadır. Metro sörfü, sadece fiziksel olarak değil, psikolojik olarak da gençler üzerinde olumsuz etkiler bırakabiliyor. Sosyal medya sayesinde popüler hale gelen bu tür aktiviteler, gençler arasında cesaret gösterisi olarak algılanıyor. Ancak son olay, bu cesaretin ne kadar tehlikeli olabileceğini açıkça gözler önüne serdi.
15 yaşındaki çocuğun trajik ölümü, sadece ailesini değil, aynı zamanda toplumu da derinden etkiledi. Aile, yaşanan olayın ardından büyük bir yas tutarken, çocuklarının bu tür tehlikeli aktivitelere katılmasına engel olmakta zorlandığının altını çiziyor. Özellikle gençlerin internet ve sosyal medya aracılığıyla etkilenebileceği düşünülürse, bu tür aktivitelerin yayılımını durdurmak için ailelerin, eğitmenlerin ve toplumun ortak bir şekilde harekete geçmesi gerekmektedir. Uzmanlar, gençlerin kendilerini ifade etme yollarının alternatiflerinin sunulmasının önemli olduğunu belirtiyor. Spor, sanat ve diğer yaratıcı faaliyetlerin teşvik edilmesi, gençlerin bu tür tehlikeli aktivitelerden uzak durmalarına yardımcı olabilir.
Sonuç olarak, “metro sörfü” gibi tehlikeli ve dikkatsizce yapılan aktiviteler, gençler ve aileleri üzerinde olumsuz etkilere yol açmaktadır. Toplum olarak, gençlerimizi bu tarz tehlikelerden korumak adına el birliğiyle çalışmalıyız. Eğitim, bilinçlendirme kampanyaları ve yaratıcı alternatifler sunmak, bu tür trajedilerin önüne geçebilmemiz için büyük bir öneme sahiptir. Unutulmamalıdır ki, gençlerin hayatı her şeyden daha değerlidir ve onlara güvenli bir gelecek sunmak, hepimizin sorumluluğudur.