Günümüzde özellikle sosyal medyada yaşanan aşırı duygusal patlamalar ve şiddet eylemleri, birçok insanın dikkatini çekiyor. Son zamanlarda meydana gelen bir olay ise hem duyulan tüyler ürpertici detaylarıyla hem de failin yakın akrabasının olaya dahil olmasıyla oldukça gündem yaratmış durumda. Bu olay, toplumda hala devam eden bazı ilişki dinamiklerinin ve aile içindeki şiddetin tehlikelerini gözler önüne seriyor. Cinayet ya da buna benzer ciddi suçlar, çoğunlukla bireyin ruh halinde yaşadığı buhranlar ve çevresindeki kişilerle olan ilişkileriyle bağlantılı. Ancak, bu olayda yaşananlar adeta bir gerilim filminden fırlamış gibi.
Adalet Bakanlığı'nın verilerine göre, her yıl dünya genelinde binlerce insan, kurban olarak ilişki temelli şiddet eylemlerine maruz kalmaktadır. Bu tür olaylar, yalnızca fiziksel şiddetle sınırlı kalmayıp, psikolojik baskı ve travma gibi çok daha derin izler bırakabilmektedir. Yakın zamanda, bir genç kadın eski sevgilisi tarafından korkunç bir işkenceye maruz kaldı. Olayın failinin, işkenceyi uygularken yanında olan bir akrabası da vardı, hem de bu akrabanın tepkisi de en az işkence kadar şaşırtıcıydı.
Olay, genç kadının eski sevgilisi tarafından eve çağrılmasıyla başlamış. Genç kadın, bir süre önce bu ilişkiyi sona erdirdiği için eski sevgilisi tarafından –belki de intikam hissiyatıyla- kışkırtılmıştı. Olayın gelişimi, yaşananların dehşet verici boyuttuğunu ortaya koydu. Fail, öncelikle eski sevgilisini darp etti ve ardından daha da ileri giderek, onun kulağını ve burnunu koparmak gibi son derece acımasız bir eylemde bulundu. Abisi ise olay anında oradaydı ve "Çiğ çiğ yiyeceğim" diyerek, durumu bir tür destekleyici destekleme gibi gösterdi, bu da durumu daha da içler acısı hale getirdi.
Aile içindeki ilişkilerin ve şiddetin dinamikleri, çoğunlukla göz ardı edilmektedir. Birçok kişi, aile bağlarının insanları koruyacağına inanırken, bazı durumlarda dehşet verici sonuçlar doğurabileceği gerçeği dikkat çekiyor. Failin abisi, işkence sırasında işlediği suçun ciddiyetini anladığı anda bile, "Çiğ çiğ yiyeceğim" sözleriyle, sanki bu durumu normalleştiriyormuş gibi bir tavır sergiledi. Bu tür bir destek, istismar eden bireylerin kendilerini daha da cesaretlendirmelerine neden olabiliyor.
Olay, medyada geniş bir yankı uyandırdı ve sosyal medyada da tepki ve kınama mesajları ardı ardına geldi. Uzmanlar, bu tür davranışların toplumsal normlar içinde nasıl da normalleştiğini ve bireylerin birbirleriyle olan ilişkilerindeki tehlikeleri gözler önüne seriyor. Aile içindeki destek ve uygun iletişim yollarının bulunmadığı durumlarda, bireylerin şiddet eylemlerine başvurma ihtimali artmakta. Bu durum, yalnızca bireyi değil, aynı zamanda toplumun genel sağlık ve güvenlik durumunu da tehdit edici bir unsur olarak karşımıza çıkıyor.
Bunun yaninda, mağdur olan kadın da yaşadığı travma ile başa çıkabilmek adına çok çeşitli zorluklarla mücadele etmek zorunda kalacak. Yaşadığı bu korkunç olay, hem fiziksel hem de psikolojik yaralar bırakacaktır. Toplum olarak bize düşen, bu tür olayları önlemek ve mağdurları anlayışla karşılamak için gerekli farkındalığı geliştirmektir. Mağduru korumak, failin cezalandırılması kadar önemlidir, çünkü kurbanların yeniden hayata dönmeleri için desteklenmeleri gerekmektedir.
Sonuç olarak, bu tür acı verici olayların tekrar etmemesi için, toplum olarak daha fazla bilinçlenmemiz, aile içindeki şiddet dinamiklerine ışık tutmamız ve kurbanlara destek olabilmemiz gerekmektedir. Gelecekte yaşanacak benzer olayların önüne geçebilmek için hepimize sorumluluk düşüyor. Toplumda farkındalık arttırılmalı, eğitim programları düzenlenmeli ve mağdur destek hatları güçlendirilmelidir. Her birey, sevgi dolu sağlıklı ilişkilerde yaşayabilmek için toplumun bir parçası olarak kendini sorumlu hissetmelidir.